AĞRI DAĞI EFSANELERİ

Efsanelerin en eskisi, 1404 yılında İspanyol elçisi Claviye’nin, Karakoyunlu Türkmenlerinden duyduğu ve yazıya aktardığı efsane... Allahuekber, Süphan, Elegez ve Ağrı Dağı’nın adlarının Nuh Peygamber tarafından verildiği anlatılan ve Claviye tarafından yazıya geçirilen efsane şöyle: “Nuh Peygamber, suların bütün dünyayı kapladığı sırada suda yaşayanlardan başka her türlü hayvanlardan erkekli dişili birer çift alıp üç oğlu ve üç gelini ile gemiye kapanıp, canlarını kurtardılar. Bir gün geminin demiri bir dağın tepesine ilişip içindekileri yer oynamasından korkuya düşürürken, Nuh Peygember hayretle (Allahuekber) dedi ve bu yerin adını belledi. Aradan günler geçtikten sonra yine bir sarsıntı olmuştu. Peygember yine şaşırarak (Süphanallah) dedi ve burayı da belledi. Sonunda sular çekilip, azalınca, gemi bir dağın tepesine oturup, kızakladı ve kaldı. Hazreti Nuh ve oğulları küreklere asıldılarsa da gemiyi yürütemediler. Bu arada Nuh Peygember (Ne ağır dağ) dedi. Sonradan bütün sular çekilince, gemiden indiler ve secdeye vardılar. Gemideki son erzak kırıntıları ve kalıntılarını Sürmeli Çukuru’nda herkes çıkarıp, buğday, arpa, pirinç, nohut, mercimek, üzüm, ceviz, fındık, fıstık, incir, dut kurusu, pekmez ve balı karıştırarak son yemeği (aşure aşı) bir arada yediler. Nuh Peygember, sofrasını silkeleyip Sürmeli Çukuru’na döktüğünde bu Iğdır Ovası çok bereketli olmuştur. Dağın adı da geçen zaman içinde Ağrı’ya dönüşmüştür.”

Alıntı.

1 yorum:

mustafa dedi ki...

çok düzel ve faydalı buldum...
böyle yazıların öok yayınlanması gerekiyor...


devamını bakliyorum